EBEVENLERİNİN TOKSİK ETKİSİ ALTINDA ve ANNE BABALARININ KUTSİYETİ ARASINDA KALAN YETİŞKİN ÇOCUKLAR




Arkadaşlık ilişkilerimiz üzerine rahatça konuşabilirken problem ebeveynlerimiz olunca dini, vicdani ve kültürel nedenlerden dolayı sorunları dile getirmekten kaçınırız. Bazen de işin içinden çıkamayıp çözümü onlarla görüşmeyerek içimizde kocaman bir öfke yumağıyla yaşamakta buluruz. Yazdıklarım kendi deneyimimden yola çıkarak vardığım kanılar yani kimse için bağlayıcılığı yok. Sakin olabilirsiniz.

Yeterince olgunlaşmamış anne babaların yetişkin çocukları olarak ailemize öfke duymaya devam etmek de bir seçenek ancak bu bizi mental olarak geriye götürür. Sürekli şikayet ederek aslında kendi tutumumuzu kontrol edemeyip bu döngüde sıkıştığımızı göstermiş oluruz. Küçükken çocuğuna tokat atan ebeveyne yine ona sarılıp ağlayarak teselli bulan çocuğun, büyüdüğünde durumu çok da farklı olmuyor. Günün sonunda dünya ile kurduğun bağ yine anne baba ile kurduğun bağa dönüyor. Kurban rolünden çıkmamak ayağımıza bağlı bir iple uzaklara uçmaya çalışmaya benzer. İpin uzunluğu yetmeyince hop yine aynı noktaya düşeriz. Bence bunu hiçbirimiz istemeyiz. En azından ben istememiştim.

Kimseyi tam olarak affedemeyebiliriz etmesek de olur. Ancak ilişkimizi toksik etki yaratmayacak bir düzeyde tutarak anne babamızla görüşmeye devam etmek mümkün. Bunu yaparak kendimize iyilik etmiş oluruz. Onları tamamen yok saymak ise ruhsal olarak bize zarar verir. Hepimiz biliyoruz ki kaç yaşına gelirsek gelelim anne babanın takdir cümlesine ile yükselirken en ufak bir memnuniyetsizlikleri ile geri düşeriz .Çünkü kişi benlik duygusuna  ötekinin gözünde anlam verir. Nitekim hayatımızdaki ilk ''öteki'' bakım verenlerimiz değil miydi?

Çocukluğunda şefkat görmemiş anne babadan belli bir yaştan sonra farkındalık beklemek beyhude bir istek gibi geliyor. Hele ki ebeveynlerimizin yaş  aldıkça daha duygusal ve alıngan olma soruları ortaya çıkıyorken. Üzgünüm ama ebeveyn ilişkisi genellikle tek taraflı çözümle (ki bu farkındalığa eren taraf oluyor) bir şekilde hayatımızda oturtmaz gereken bir olgu. Gördüğüm kadarıyla aile sorunları  belli bir yaştan sonra çözümlenemiyor. Ebeveynlerin artan yaşla beraber kendi ruhsal değişimleri, pişmanlıkları, yaşlılık ve sağlık meseleleri ile kaygılarının artması vs. Yani sizin derdiniz onların derdi olmuyor. Belki de bize bakarken daha genç olduğumuzu asıl mağdurun ailesinden şefkat görmeyen kocasından/karısından dilediği  sevgiyi bulamadan ömrü geçen kendisi olduğunu düşünürken sizin ona karşı neden suçlayıcı davrandığını anlamıyor bile (ki suçlamalarımızda haklı olduğumuzu varsayıyorum ). Aile sorunlarının belli bir yaştan sonra bizim istediğimiz gibi çözümlenemeyeceğini söylemiştim. Bu sorunlarla yaşamak ta bizde toksik etki yaratır. Bu nedenle kişileri olduğu gibi kabul ederek (affetmek demiyorum) ilişkimizi belli bir mesafede tutup görüşmek hem bizim ruh sağlığımıza hem de sevgi ihtiyacımıza iyi gelecektir. Bahsettiğim  şey sorunları kabul etmekten ziyade aşma meselesi. Bunu yaparken de imkanı olanın ruh sağlığı uzmanlarından destek alması şüphesiz ki faydalı olacaktır.


Yorumlar

  1. "çok ta" şeklinde yazım hatası, hem de 2020 yılında? üstelik birkaç yerde tekrarlanmış. siz yazmadan önce bol bol okuyun, en basit yazım kurallarını öğrenmiş olursunuz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar