KARUN'UN HAZİNESİNDEN KANATLI DENİZATI BROŞUNUN ÜLKEMİZDEN ÇALINMA HİKAYELERİ
Size
en sevdiğim tarihi eserlerden biri olan Kanatlı Denizatı broşunun filmleri
aratmayan çalınma hikaye(LERİNDEN) bahsetmek istiyorum. 14.3 gr som altından
yapılmış 2500 yıllık hikayesi olan bu eser Karun’un hazinelerinin bir
parçasıdır ve Türkiye topraklarında bulunur.
Tevrat
ve İncil’de ‘Karah’, Kuran’da ve Anadolu'da ‘Karun’ diye anılan Lidya Kralı
Krezüs, (Lidya’yı MÖ 560-546 yılları arasında gücünün zirvesine taşıyan son
kraldır. Krallık o kadar zengindir ki etraf altınlarla doludur. ‘Karun kadar
zengin' deyimi buradan geliyor. Bunca
zenginliğin kaynağı ise Thamos Dağı’ndan doğup Hermes Nehri ile birleşen ve
başkent Sardes’ten (Salihli) geçerek denize ulaşan, yatakları altınla bezeli
Paktalos Deresidir. Şimdi gelelim bu zenginliklerin bir kısmının yurdumuzdan
çalınma hikayesine. İçinde Kanatlı Denizatı broşunun da olduğu mezar-hazine Uşak’ın
Güre beldesi yakınlarındaki Tekin Köyü'nden 1965- 1968 yılları arasında define
avcısı köylüler tarafında 520 parça mücevherle birlikte çıkarılır ve yasa dışı
yollarla yurt dışına değerinin çok altında bir bedelle satılır. O yıllarda
defineyi bulanlardan biri olan Kemal Çakar aşağıdaki videoda olayı
anlatmaktadır. Kendisi defineyi bulduğunda 25 yaşındaydı. Ekipteki diğer kişiler artık aramızda değildir. İzleyelim.
Bulunduktan
sonra yurt dışına satılan hazinenin 1984 yılında New York Metropolitan
Müzesi'nde olduğunu belgeleri ile yazan araştırmacı Özgen Acar'ın yazdıkları
ile Türk hükümeti de harekete geçer.
Davalar açılır. Yıllar süren bir
hukuk mücadelesi ve 40 milyon dolarlık bir masraftan sonra Karun hazineleri
artık ülkemizdedir. 1993’te, bu eserler
ABD'de New York Metropolitan Müzesi'nden ülkemize getirilerek Uşak Müzesi'nde
sergilenmeye başlar.
Bitti
mi hayır! Broş 2005 yılında sahtesi ile değiştirilir. Hem de müzenin sekiz
kamera ve geceleri devreye giren alarm sistemiyle korunmasına rağmen! 2006 yılında anlaşılıyor ki broş müze
müdürünün elebaşılığında çalınmıştır ve Almanya’ya kaçırılmıştır. Üstelik
hırsızlığın üzerinden bir yıl geçmiş ve kimsenin haberi bile olmamıştır. Bu
arada müze müdürünün de kumar borcu ve karanlık ilişkileri varmış. Ondan bu işe
girmiş. Hem Türk hem yabancı basın birçok haber yapar, olaya INTERPOL bile dahil olur. Bu eşsiz eserin alınıp
satılması artık çok zordur. Ancak bir tehlike daha vardır. Eserin eritilmesinden
korkulur.
2012'nin kasım ayında Alman polisinden Türk INTERPOL'üne bir haber gelir: "Aradığınız broşu Hagen kentinde bulduk. Ancak bunun orijinal olup olmadığını saptamanız için bir uzman gönderin. "Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, broşu incelemek üzere uzman bir ekip gönderir. Türk yetkililer 3,5 saat süren kimyasal ölçüm ve biçim incelemelerinden sonra, broşun özgün "Kanatlı Denizatı" olduğu yolunda raporlarını verirler. Gerçeğiyle sahtesi arasındaki en önemli fark, gerçeğinin 'dövme' sahtesinin 'dökme' yöntemiyle yapılmasıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın resmi yoldan başvurusuyla, 2013'ün mart ayında, broş mühürlü bir kutu içerisinde Türkiye’ye iade edilir. Bir süre Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde tutulduktan sonra, Uşak'taki Arkeoloji Müzesi'ne nakledilir ve halen orada sergilenmektedir. Beni daha önce takip edenler Mona Lisa tablosunun meşhur olma hikayesi yazımı hatırlayacaklardır. Kanatlı Denizatı broşunu geçmişte kimse doğru dürüst ziyaret etmezken tıpkı Mona Lisa tablosunun çalınmasından sonra meşhur olmasıyla aynı kaderi paylaşır ve bu çalınma hikayelerinden sonra ün kazanır.
herhangi bir nesne yada, bir hedef kabul ettirme de diyebiliriz, bir başka deyişle talep yaratmak için, ya iyi bir hikaye yazılması ve bu hikayenin dayanak temellerinin sağlamlığı ölçülebilir olması, yada hikayenin çekiciliğinin olması mesele bu, İktisat politikaları Academia Yılmaz Köse makalelerinden alıntıdır.
YanıtlaSil